Wednesday, October 24, 2012

Sürekli Zamanlarda Sevmek


Konya yüksek hızlı trenindeyim.Hızlı trene gelişimizde hızlı olduğundan tam da yavaşlama özlemi çekerken benim için hızlı bir yolculuk başlamış oldu. 9.03 te evden çıkıp trenin kalkışına 1 dakika kala bilet gişesindeydim. İnternetten aldığım biletin çıktısını alıp koşarak hızlı trene bindim. Yani tren hızlanmadan ben çoktan hızlanmıştım. Bugün Deniz (eşim) de iş için Arabistan' a gidiyor. Beni gara o bıraktı. Ona sımsıkı sarılasım ve öpesim varken. Yetişebilmek için artan ivmemizle yanağına bir öpücük koyup arabadan inip tren garına koştum. İvmesinin gittikçe artmasını dilediğim bir öpücük. Sarılmaları, sevişleri, öpüşleri sadece son anlara, ayrılmalara, bayram, seyrana saklamamalı insan. Her zaman sarılmalı sevdiceğine.
Veda da edemedim, sarılamadım diye burukluk olmadı içimde. Çünkü ben severim, sarılırım, öperim (Sürekli zamanlarda)
Sarı uçsuz bucaksız dümdüz tarlalar. Küçük prensin saçları gibi renkleri. Ve tilki ile muhabbeti geliyor aklıma.
“Sen kimsin? Çok güzel görünüyorsun.”
“Ben bir tilkiyim.”
“Gel, birlikte oynayalım. Öyle mutsuzum ki” dedi küçük prens.
“Seninle oynayamam” dedi tilki, “ ben evcil bir hayvan değilim.”
“Buna çok üzüldüm” dedi küçük prens. Ama biraz düşündükten sonra: ”Evcil ne demek?” diye sordu.
“Anladığım kadarıyla burada yaşamıyorsun” dedi tilki, “kimi arıyorsun?”
“İnsanları arıyorum,” dedi küçük prens, “ peki ama ‘evcil’ ne demek?”
“İnsanlar,” dedi tilki, “tüfeklerle dolaşırlar ve avlanırlar. Tam bir baş belasıdırlar. Bir de tavuk yetiştirirler. Tüm işleri bundan ibarettir. Sen de mi tavuk arıyorsun?”
“Hayır, ben arkadaş arıyorum. Ama ‘evcil’ ne demek?”
“Bu pek sık unutulan bir şeydir. ‘Bağ kurmak’ anlamına gelir.”
"Bağ kurmak mı?"
“Evet. Örneğin, sen benim için sadece küçük bir çocuksun. Diğer küçük çocuklardan hiçbir farkın yok benim için. Sana ihtiyacım da yok. Aynı şekilde, ben de senin için dünyadaki yüz binlerce tilkiden biriyim sadece. Bana ihtiyaç duymuyorsun. Ama beni evcilleştirirsen eğer, birbirimize ihtiyacımız olacak.Sen benim için tek ve işsiz olacaksın, ben de senin için.”
“Anlamaya başlıyorum” dedi küçük prens. “Bir çiçek var. Sanırım o beni evcilleştirdi.”
“Olabilir. Dünyada her şey mümkündür.” dedi tilki.
“Ama bu çiçek dünyada değil.”
Tilki şaşırmıştı. “Başka bir gezegende mi?”
“Evet.”
“Peki orada avcılar da var mı?”
“Hayır, yok.”
“Bu çok ilginç. Peki ya tavuklar?”
“Hayır. Tavuklar da yok.”
“Eh, hiçbir yer mükemmel değildir” dedi tilki içini çekerek. Sonra kendini anlatmaya başladı:
“Yaşamım çok monotondur. Ben tavukları avlarım, avcılar da beni.
Bütün tavuklar birbirine benzer. Bütün insanlar da öyle. Bu yüzden biraz sıkılıyorum. Ama beni evcilleştirirsen eğer, yaşamıma bir güneş doğmuş olacak. Senin ayak seslerin benim için diğerlerinden farklı olacak. Ayak sesi duyduğum zaman hemen saklanırım. Ama seninkiler, bir müzik sesi gibi beni gizlendiğim yerden çıkaracaklar. Şu ekin tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğday benim hiçbir işime yaramaz. Bu yüzden de bu tarlalar bana hiçbir şey hatırlatmazlar. Buna üzülüyorum. Ama sen beni evcilleştirseydin, bu harika olurdu. Altın renkli saçların var senin. Ben de altın renkli başakları görünce seni hatırlardım. Ve rüzgarda çıkardıkları sesi severdim.
Sustu tilki ve uzun bir süre küçük prensi izledi.

No comments:

Post a Comment