Jam
kapısı.
Aç ka-pııı-yı beee-zir-gan ba-şı, beee-zir-gan ba-şı.
Kapı hakkı neeee verirsin neeee alırsın? (İçinden
geçtiğimde kendimden geçtim aslında. Kendi benliğimden geçtim. Nasıl mı ki? Evvet...Anlatmak karışık ama yaşanılanlar bir o kadar da sade ve gerçek. Karnımda, sanırım tüm vücudumda kelebekler uçuşuyor, bir de saçlarımdan çekiştiriyorlar.
Heyecanlıyım bu kapıdan geçtiğimden beridir. En iyisi ben size bezirgan başı oyunuyla anlatmaya devam ediyim. Belki de metaforlar yardımıma yetişir.Belki de yetişmez. Hadi gidelim beraber Jam kapısına.)
Jam
Kapısı. Aç-tım ka-pı-yı bee-zir-gaan ba-şıııı.
Hesabı
kapatılmamış duyguların, kızgınlıkların, kırgınlıkların geçmişten çıka gelmesi,
kalpte düğümlenmeler, avuç içlerinde yanışlar. Nefes alışlar, verişler...Hııımm…,
Haaa...İçe dönüşler...
Gir-dim
ka-pı-dan i-çe-riiii, be-zir-gaan ba-şı.
Düğümlerin
çözülmesi, zihnimdeki düğmeleri açıp kapatabilme gücüne sahip olduğumu
algılayışlarım... Kendimi ve bütünü kabulle gelen bu süreçte
"mücadele" kavramını sözcük dağarcığımdan çıkarışım...(Kendi
yargılarımla, başkalarına karşı yargılarımla doğan, gelişen ve mücadeleye dönüştürdüğüm bir enerji ne kadar dönüştürücü ve yapıcı olabilirmiş
ki? Anlıyorum bu süreçte.) Zihnim ve kalbim mücadelenin enerjisinden
özgürleşiyor. Her şey; hayattaki mücadelelerim de dâhil aşk ve sevgi
enerjisiyle beslenen tutum, tavır ve kutlamalara dönüşüyor.
Var-mak,
do-kun-mak i-çe-ri ve ge-çip git-mek bee-zir-gaaan ba-şııı.
Üzerime bir yama gibi yapışan benlik parçalarından kurtulduğumu hissediyorum.
Gerçek benliğimin aslında benlik olmaktan uzak, boşluk ve boşluğun sessizliği,
boşluğun coşkusu olduğunu görüyorum. Beni ben yapan tüm zıtlıklar birleşiyor
içimde.
Bir de her an'a yakından bakabiliyorum. Bir an türkü sözlerini yazan şairlerin duygularını hissedip o sözleri, o ezgileri yaşıyorum ve yaratıyorum. Sonra keşfediyorum. Söylediklerimizin, konuşulanların önyargısız , "benden" olması ne kadar insansıymış meğer. Ve benden konuşmak bir insanın kalbine dokunarak, bütünlüğün içinde eriterek bizi ne kadar da evrensel yapıyormuş aslında. O evrenin bir parçası olan bir insan…Ve insanı sevmekle başlayan her duyguyu tadıyorum o an.
Mevlana'nın bahsettiği aşkın içine dalıyor, eriyor ve "bir" oluyorum.
Bedenim taşan duygularımı taşımada sınırlı kalıyor. Göğsümü açıyorum gökyüzüne. Gökyüzü coşuyor, kelimelerden geçip lâl oluyorummmmm..............................
Bir de her an'a yakından bakabiliyorum. Bir an türkü sözlerini yazan şairlerin duygularını hissedip o sözleri, o ezgileri yaşıyorum ve yaratıyorum. Sonra keşfediyorum. Söylediklerimizin, konuşulanların önyargısız , "benden" olması ne kadar insansıymış meğer. Ve benden konuşmak bir insanın kalbine dokunarak, bütünlüğün içinde eriterek bizi ne kadar da evrensel yapıyormuş aslında. O evrenin bir parçası olan bir insan…Ve insanı sevmekle başlayan her duyguyu tadıyorum o an.
Mevlana'nın bahsettiği aşkın içine dalıyor, eriyor ve "bir" oluyorum.
Bedenim taşan duygularımı taşımada sınırlı kalıyor. Göğsümü açıyorum gökyüzüne. Gökyüzü coşuyor, kelimelerden geçip lâl oluyorummmmm..............................
No comments:
Post a Comment