Sahiplenmesem de.
Bir bağ…
Adını başka türlü koyamadığım
Bir bağ uzak yerlerle
Çağırır beni.
Şu sıralar yağmuru çekiyor Kaz Dağlarının düşlerinin ağıyla
Balıkçı Mustafa’nın türküleri
Dut ağacının altından içimi boş viteste salıverdiğim uçsuz bucaksız tarlalar
O tarlaların arkasında görünmeyen ama gidince içine seni alıveren orman
O ormanın içinde yeni başlayan yağmurlarla çıkan yabani otları
Rutubet kokan mantarları
Ve görüp, göremediğim halleri…
Bir bağ…
Adını başka türlü koyamadığım
Bir bağ uzak yerlerle
Çağırır beni.
Şu sıralar yağmuru çekiyor Kaz Dağlarının düşlerinin ağıyla
Balıkçı Mustafa’nın türküleri
Dut ağacının altından içimi boş viteste salıverdiğim uçsuz bucaksız tarlalar
O tarlaların arkasında görünmeyen ama gidince içine seni alıveren orman
O ormanın içinde yeni başlayan yağmurlarla çıkan yabani otları
Rutubet kokan mantarları
Ve görüp, göremediğim halleri…
Derken
8 kasım Perşembe Ankara- Bayramiç otobüs yolculuğunda.
Yanım boş. Ankara'yı çıkmadan otobüsün durmasıyla yeni yolcu alacaklarınısanıyorum. Oysa binen olmuyor, inen varmış. Yanıma biri gelmeyeceği için seviniyorum. Muavin rahatına bak diyor. Sonra da tüm yolculuk boyunca rahat etmem için elinden geleni yapıyor. İlk servisten sonra şekersiz kahve içtiğimi aklında tutup gece boyunca bana şekersiz kahve ikramı yapıyor.
Yan koltukta genç bir anne yanında baskın karakterli kocası. Anne, baba dediğim ikisi de çocuk. Anne bebeğini emziriyor. Bir kadının genç kızlığından bu yana kambur durarak saklamaya çalıştığı göğüslerini bir otobüs yolculuğunda çıkartıp bebeğini emzirmesidir anne olmak. Yani çocuğunu büyütürken kendi büyürken yitirdiği, utandığı, yasaklandığı kadınlığını utanmadan sevgiyle kucaklayabilmesidir. Bir ninnide düşlediklerine tutunabilmesidir.
Arkamda hararetli ve kızgın bir şekilde telefonla konuşan Karadeniz’li bir teyze. Kızının kocasını vurmaya gidiyor. Kayış kopuk. Anahtar varmış. Adamın uyuyor olmasıiçin dua ediyor. Uyuyorsa boğacak. Boşansınlar diyorum. “Şimdi ben onlarıboşandıracağum” diyor. Teyze bütün gece söyleniyor. Hedefindeki maktülden sonra Karadeniz Holding’ten sıra dayağına çekeceği kişilere tek tek söylenircesine kendi kendine sövüyor. İçinde dert çektirenler ve çektirecekleri kadrosu hayli kalabalık.
Sevgili arkadaşım Çiğdem’in abisinin ölüm haberini alıyorum. “Harcanıp gidiyor ömür dediğin” türküsünü söylerken içimden, mola verdiğimiz yerde Ömür Köftecisi ile karşılaşıyorum. İçli Köfteleri meşhur olmalı.
Dinlenme tesisinde kafes kafes içinde bir muhabbet kuşu. Kendi zevkin için nice hayatlar soğuruyorsun insanoğlu.
Saat 05.30 da Bayramiç Muratlar Köyü girişinde iniyorum. Otobüsün camında Karadeniz'li Teyze bana el sallıyor...